Kalp Damar Hastalıklarında Ortaya Çıkan Durumlar ve Tanı Yöntemleri

Hastaların günlük yaşamlarında karşılaştığı bazı belirtiler, hastada bir kalp/damar hastalığı bulunabileceği şüphesini artırmaktadır.

Hastaların günlük yaşamlarında karşılaştığı bazı belirtiler,hastada bir kalp/damar hastalığı bulunabileceği şüphesini artırmaktadır. Bu tür hastalara kesin teşhis konulabilmesi için,bazı tanı yöntemlerine başvurulur. Kalp damar hastalıklaının öncül belirtilerinin bilinmesi,zamanında hekim kontrolüne gidilmesini sağlaması ile muhtemel bir sorunun erken teşhisine yardımcı olacaktır. Teşhis ve tanı yöntemleri hakkında genel bir bilgi sahibi olunması,yaşanacak süreçte hastaların kafalarındaki soru işaretlerini gidermeye yardımcı olacağından,korku ve endişenin azalmasını sağlayabilmektedir.

Bir kişide bir kalp/damar hastalığı bulunma ihtimalini güçlendiren durumlar şöyle sıralanabilir.

1. Göğüs Ağrısı
Göğüs kafesinin ön kısmında duyulan baskı hissi,sıkışma hissi ve özellikle bu ağrının bir efor veya hareket sırasında gelip,dinlenmekle tamamen geçmesi hastaya ve doktoruna kalp hastalığı ipucunu verir. Bu ağrı bazen sol omuz,sol kolun iç kısmı,boyun yada alt çene ve sırttaki kürek kemiklerinin arasına da yayılabilir veya öncelikle bu bölgede hissedilebilir. Bunlar da genellikle efor veya egzersiz (yürüme,koşma gibi) sırasında ortaya çıkar ve dinlenmekle (5 dakikada kısa bir süre içerisinde) geçer. Ancak,aynı ağrılar otururken,yemek yerken,uyku sırasında da gelir ise bu durum daha ciddi bir kalp hastalığının (kalp krizi) habercisidir. Bu durum,derhal bir ambulansla en yakın kalp merkezi veya hastanenin acil servisine gidilmesini gerektirmektedir. Hayati tehlike söz konusu olduğundan bu durumda en etkili müdahale hastanelerde yapılabilir.

2) Nefes Darlığı
Genellikle yürüme ve koşma sırasında hızlı soluma ve buna rağmen rahat nefes alamama duygusudur (hava açlığı). Göğüs ağrısı şikayetlerinde olduğu gibi,nefes darlığı da dinlenme halinde gelebilir ve bu durum ciddi bir kalp hastalığının habercisi olabilir. Ancak bazı akciğer hastalıkları da (astım,amfizem gibi) benzer belirtilere yol açabilir ve gerçek sebebin kalpten mi,yoksa akciğerden mi kaynaklandığının anlaşılması çok zor olabilir. Bu gibi durumlarda bir kalp uzmanının ileri tetkikleri yaptırıp (hatta bazen akciğer uzmanı ile birlikte çalışarak) hastanın gerçek sorununu saptaması gerekebilir.

3) Çarpıntı
Kalp hızının aniden çok yükselmesi (dakikada 100-300 arası atım gibi) veya çok düşmesi (dakikada 30-40 atım gibi) sonucunda ya da düzensiz kalp atışlarına bağlı olarak göğüs kafesi içerisinde kalbin olduğu yerde hissedilen çarpıntı duygusudur.

4) Senkop (Bayılma)
Genellikle ayakta dururken birdenbire bilinç kaybı olup yere yığılma ve kısa bir süre sonra kendine gelme halidir. Son derece ciddi bir kalp hastalığının belirtisi olabileceği gibi diğer çok sayıdaki daha az ciddi sebeplerden de kaynaklanıyor olabilir.


5. Ayaklarda Şişme (Ödem)

Her iki ayak bileği,ayak üstü veya alt bacağın önkısmında su birikmesine bağlı olarak şişme olmasıdır. İleri derecede bir kalp yetmezliğine bağlı olabileceği gibi,karaciğer ve böbrek bozukluklarına da bağlı olabilir. Kesinlikle araştırılması gerekir.

Tanı Yöntemleri
Kalp damar hastalğı şüphesi varsa bu tanı mutlaka bir takım tetkikler ile desteklenmelidir.

1) EKG
Kalp elektrosu tek başına kalp damar hastalığını tanı koydurucu değildir. Ancak acil durumlarda kalp krizi teşhisinde önemli rol oynadığı durumlar vardır.

2) Ekokardiyografi (EKO)
İnsan kalbinin yapısı,boşluklarının çapları,kalp adalesinin çalışma kapasitesi ve özellikle kalp kapaklarının yapısı ve işlevlerini,ses dalgası yöntemi ile canlı görüntüye çevrilen tekniğe ekokardiografi (EKO) adı verilir.
Bu test için hiçbir ön hazırlık veya açlık gerekmez ve kısa süre içinde tüm test tamamlanabilir. Eğer hastanın şikayetleri sürerken yapılırsa,kalp krizi şüphesinde %100 tanı koydurucu olduğu durumlar vardır.

3) Efor Testi
Efor testi acil durumlarda değil daha çok kalp damarlarındaki yavaş oluşan ciddi darlıklarda ileri tetkik gerekip gerekmediğini anlamak için yol göstericidir.

Efor testi iki şekilde uygulanabilir:

  • Eforlu EKG (Elektrokardiyografi)
  • Stres EKO (Ekokardiografi) (Eforla veya ilaçlı)


a)
Eforlu EKG testi: Kalp damarlarının darlığında şüphelenilen hastanın,yürüme bandı üzerinde hızlı tempoda yürütülmesi esnasında sürekli olarak kalp elektrokardiyografisinin çekilmesi ´efor testi´olarak adlandırılır.

b)
Stres ekokardiyografisi: Bazı özel durumlarda kalbin ultrasonografik incelemesi (EKO),efor testinden hemen önce ve hemen sonra alınarak,kalp hastalığı teşhisinin doğruluk payı,normal efor testine göre daha da artmış hale getirilir.

Efor testi için 4 saatlik açlık süresi gereklidir. Hastaların,mümkünse beraberinde spor ayakkabısı ve eşofman ile gelmesinde fayda vardır.

4) Koroner (Bilgisayarlı Tomografi) BT
Hastanın damar yolundan opak madde verilerek kalp damarlarının görüntülenmesi yöntemidir.Koroner BT yöntemi koroner damar içini ve damardaki plakların birlikte görüntülenmesini sağlayarak koroner arter hastalığı varlığı,yaygınlığı,ciddiyeti ve yapılacak tedavi planı konusunda önemli katkılar sağlamaktadır. Yakınması olmayan ancak koroner arter hastalığı için yüksek risk grubunda olanlarda ve şikayeti olup bilinen veya bilinmeyen kalp damar hastalığı varlığının saptanmasında önemli katkılar sağlayabilir.

5) Kardiyak MR
Kalp zarının,kalp odacıkları ve kapaklarının,kalp adalesinin ve kalpten çıkan çıkan büyük atardamarların yapısını ve bazı kalp hastalıklarını (daralma,genişleme,kireçlenme gibi) son derece kolay ve hastaya zarar vermeyen bir şekilde ortaya koyan görüntüleme yöntemidir. İşlem süresi 15 dk civarındadır ve herhangi bir ön hazırlık gerektirmez.

6) Nükleer Kardiyoloji
a) Miyokard Perfüzyon Sintigrafisi (Talyum Testi): Kalbi besleyen damarlarda herhangi bir tıkanıklık veya darlık olup olmadığının araştırılmasında,efor testine göre daha duyarlı bir yöntemdir. Damar yolu ile verilen ve radyoaktif bir madde olan Talyum ile istirahat sırasında ve eforda kalp kasının kanlaması (veya beslenmesi) incelenir. Testin aç olarak yapılması gereklidir.
b) MUGA: Kalbin sol karıncığının pompalama gücünün ölçümünde en kesin yöntemdir. İşlemden önce Teknesyum adı verilen bir radyoaktif madde ile kanın alyuvarları işaretlenir. Görüntüleme EKG kaydıyla eşzamanlı yapılarak kalp fonksiyonu ölçülür.

7) Pozitron Emisyon Tomografisi (PET)
Kalp krizi geçirmiş olan hastalarda kalp krizi bölgesinde canlı doku olup olmadığını gösteren en değerli tetkikdir. Hastanın ameliyat veya perkutan koroner girişim kararında önemli rol oynar.

8) Koroner Anjiyografi
Kalbin yapısının,kalp odacıkları ve büyük damarlardaki basınç değerlerinin,kalp kapakçıklarındaki darlık ve yetersizliklerin ve özellikle kalp damarlarında daralma veya tıkanıklık olup olmadığının kesin olarak gözlenebilmesi kalp kataterizasyonu ve koroner anjiografi sayesinde mümkün olmaktadır. Bu teknoloji sayesinde kalp damarlarının her birinin farklı açılardan ayrı ayrı radyolojik fotoğrafları çekilir. İşlem süresi genellikle 10-20 dk arasındadır ve işlemden sonra 4-6 saatlik yatak istirahatı gerekmektedir. Kasık atar damarından lokal anestezi altında kalbe kadar ilerletilen bir katater yardımı ile yapılır. Kalp katateri sırasında kalbin içindeki basınçlar ölçülür ve aynı zamanda sol kalp boşluğuna ´boyalı madde´verilerek kalbin kasılma işlevi de incelenir.

9) El Bileğinden Anjiyografi
Kalp damar hastalıklarının teşhis edilmesinde büyük önem taşıyan ve yıllardır kasıktan yapılan anjiyo girişimleri,bir süredir el bileğinden uygulanabiliyor. Bu sayede sabah anjiyo olup,öğleden sonra işe ya da eve dönmek mümkün hale gelebiliyor. Üstelik anjiyo sırasında stent de takılabiliyor.

El bileğinden anjiyo nasıl uygulanıyor?
El bileğinden anjiyo için ön hazırlık gerekmiyor. Bu nedenle hasta,işlemin yapılacağı hastaneye anjiyo saatinde gelebiliyor. Anjiyo salonuna yürüyerek giriyor ve işlem masasına da kendisi yatıyor. Bu yöntem,bazı hastalara uygulanamıyor. Ancak bu oran oldukça düşük. Yüz hastadan 1’inde uygun görülmüyor. Hastanın bu yönteme uygun olup olmadığını anlamak için önce “Allen”adı verilen bir test uygulanıyor. Bu test ile eldeki kan dolaşımının uygunluğu araştırılıyor. Test hasta anjiyo masasında iken yapılıyor. Allen testini önce anjiyo teknisyeni uyguluyor,ardından hekim testi bir kez daha tekrar ediyor ve uygulama ile ilgili son kararı veriyor. Anjiyo için işlem yapılacak bölge lokal olarak uyuşturuluyor. Kesinin çok küçük olması sayesinde hasta bu sırada ağrı hissetmiyor. Ardından anjiyo işlemi uygulanıyor. İşlem sonrasında hastanın bileğine bileklik benzeri bir materyal takılıyor. İşlemden sonra hasta anjiyo salonundan yine yürüyerek çıkıyor. Taburcu olurken bu materyal çıkarılıyor ve hastanın işlem yeri bandajlanıyor.

El bileğinden yapılması ne tür avantajlar sağlıyor?

  • Hastaların anjiyo öncesinde hazırlanması gerekmiyor.
  • Hastaların yüzde 99’una uygulanabiliyor.
  • Kilo problemi olan hastalarda da kolaylıkla uygulanabiliyor.
  • Kan sulandırıcı ilaç kullananlar için daha uygun bir yöntem.
  • Damarda şişlik,morarma ve yırtılma riski yok.
  • Komplikasyon riski az.
  • Sonda takılmasına gerek kalmıyor.
  • Kum torbası kullanılmıyor
  • Hasta yemeğini kendisi yiyebiliyor.
  • Anjiyo işleminden sonra ayağa kalkabiliyor

Kasık damarı yolu ile tanısal koroner anjiyografi yapılan hasta 6 saat,balon ya da stent gibi tedavi edici girişim yapılan hasta ise yaklaşık 12 saat yatağından kalkamaz ve tuvalete gidemezken;el bileğinden anjiyo olan hasta işlemden hemen sora ayağa kalkabilir,oturabilir ve tuvalete gidebiliyor. Hatta işlem yapılan elini kullanabiliyor ve yemeğini kendi yiyebiliyor. Koroner tanısal işlemlerden sonra 6 saat hastanede yatmak yerine 2 saatte taburcu olabiliyor

Prof. Dr. Cem Alhan

Total
0
Shares
Related Posts

Kulak çınlamasında ne zaman doktora başvurulmalı?

Kulak çınlaması, yaş ve cinsiyet gözetmeksizin toplumun yüzde 10-15’inde görülüyor. Sürekliliği halinde uykusuzluk, sinirlilik, huzursuzluk ve bazı klinik depresyonlara neden olabilen kulak çınlamalarının vakit kaybetmeden tedavi edilmesi gerekiyor.

Grip misiniz? Nezle mi?

İnsan vücudunun sıcaklık değişimlerine ve yeni koşullara uyum sağlaması için 2-4 hafta arasında bir süreye ihtiyacı vardır. Bu da sadece yumuşak mevsim geçişleriyle mümkündür.
Total
0
Share