Yaşamı idame ettirmek için oluşan/oluşturulan sorumluluklar özellikle kentli insanı altından kalkamayacağı sıkıntı ve stres kaynaklarıyla baş başa bıraktı. İş yoğunluğu,ailenin geçim koşulları,trafik sıkıntısı derken her birimiz,her gün mücadele etmek zorunda olduğumuz bir stres kavramıyla burun burunayız. Stres ise kaygı duygusuna yol açıyor,dolayısıyla kaygı arttıkça ruhsal sorunlar da tetiklenebiliyor. Yaşam olayları olduğundan fazla tehdit eder hale gelebiliyor,ancak sınırlarımızı zorlamak suretiyle kendi kendimize baş etmeye çalışıyoruz.
Toplumsal ve global etki bir yana bireysel sorunlarımız bizi şıkıştırıyor olabilir. Üzerine gitmekten kaçtığımız korku ve kaygılarımız,tükenmekte olan enerjimiz,paralelde geçiştirdiğimiz bir depresif halimiz,ayda bir-iki gece uykusuz kalarak geçiştirdiğimiz ataklarımızla yüzleşmemiz için acaba neyi bekliyoruz?
Kişilerle yaşadığımız sorunlar,düzelmeyen ama her gün mevzu ettiğimiz konular,üzerine gitmediğimiz ama her gün kan kaybeden ilişkilerimiz,geçmişte yaşadığımız bizi hala etkileyen ama yok saydığımız travmalarımızın etkileri ile zorladığımız zihnimiz,yıprattığımız kendimiz ve sevdiklerimiz.
Ruh sağlığı en az bedensel sağlığımız kadar değerlidir. Kendimizi geliştirebildiğimiz,sorunlarla baş etmeyi bildiğimiz ve çevremize olumlu etki bıraktığımız sürece yaşam bizim için bir anlam teşkil eder;ancak bu biçimde mutlu olur ve ederiz. Ruh sağlığımızı işin ehli profesyonellere teslim etmemiz ve farkındalığımızı arttırmamız dileğiyle.
Psikolog-AileTerapisti Didem Doğan