Son 10 yıldır yazılı ve görsel basında aile bağları ya da duygusal yalnızlık üzerine yoğunlaşmakta. Bu durum insanlar üzerinde olumsuz bir etki yaratıyor mu?
Basın yayın organlarının bu tür konularla ilgili reklamlar yapması bazen suçluluk duygusu uyandırıyor. Darülacezeye gidenler artıyor. Hatta ailece huzur evleri ziyaretleri daha fazlalaşıyor. Basının organlarının bu şekilde bir eğilimde olmasının sebebi ise toplumun giderek yalnızlaşmasından dolayı yaşadığı duygusal açıktır.Bunlar ihtiyaç karşısında ortaya çıkıyor.
Huzur Evlerine Duygusal Açıdan Bakıyoruz…
Geleneksel aile normları içerisinde insanlar birbirlerine destek olabildikleri gibi vakitte ayırmalılar. Ama şimdi modern yaşamda insanların evdeki çocuğu ile ilgisi bile 30 dakikayı bulmuyor. Örneğin;eve saat 20:00’de gelen kişi,evde yaşlı bir aile ferdi,eş ve çocukları karşısında hangisine ne kadar verimli vakit ayırabilir? Bir ihtiyaçla birlikte ortaya çıkan huzur evleri batı ülkelerinde ailelerin veremediği hizmeti daha profesyonel kişilerin vermesini sağlayan kurumlar olarak görülür.
Bizim ülkemizde olaylara daha ziyade duygusal açıdan yaklaşıldığı için bu kurumlar çoğu zaman ailelerin anne ve babalarını bıraktıkları,terk ettikleri kurumlar olarak görülüyor. Bu kurumlar modern yaşamın kargaşası içerisinde gününü akşam eden insanların evde bakıma ihtiyacı olan yaşlı yakınlarına yeterli bakım ve ilgiyi gösterememesi sonucu gerekli olan bakımı ve takibi sağlıyor. Bu duygusal algıya sahip olmamızın bir sebebi de çocukluktan aldığımız misyonun tehdidinin olmasıdır. Yaşlıların bakım evlerinde yaşamalarının yanlış olduğu algısı “çocuk büyüyecek ve ailesine bakacak”fikrinin bizimle büyümesidir.
Çocukluğumuzda anlatılan hikâyelerde dahi çocuğun ailesine sahip çıkması fikri aşılandığı ve bu durum aksi geliştiğinde kişinin kendisini kötü hissetmesine yol açacağı için bu tür kurumlara bakış açımız sadece duygusal oluyor. Ama bu durum 30 yıl sonra çok fazla hissedilmeyecek.
Şuanda 30’lu yaşlarında olan kişilerin,ailelerine kendi evlerinde bakma fikrinin gelişmesi,bu insanların yaşamlarının mahalle kültürü olan yerlerde geçmesinden ötürü olduğu düşünülebilir. O tür yerlerde geleneksel aile normları biraz daha baskın ve bu yakınlıkla birlikte bir kültürel aktarım vardır. Bu kültürel aktarımın içinde babana saygılı olacaksın,annene bakacaksın gibi şeyler var. Dolayısıyla onları aldığınız için bugün huzur evlerine bakışımızın duygusal olması normaldir. Ama bu bundan 20 yıl sonra bu şekilde olamayacak. Çünkü modern yaşam koşullarında ne bu tür yaşam koşulları ne de bu tür bir kültürel aktarım söz konusu.
Metropollerdeki İnsanların En Büyük Sorunu Yalnızlık!
Büyük şehirlerde yaşayan insanlar yaşadığı yalnızlık sorununu giderebilmek için ya alkole yöneliyor ya kumar bağımlılığı ya internet bağımlılığı ya da bilgisayar oyunu bağımlılığı başlıyor. Yani bir şekilde kendilerini uyuşturmaya çalışıyorlar. Çünkü yalnızlık çok ciddi baş döndürücü bir şey haline geliyor. Yani bunun bir örneğini sosyal paylaşım sitelerinde görüyoruz. Türkiye’de niye birçok insan hızlı bir şekilde facebook’a girmeye çalıştı. Bu kadar mı sosyal açlık yaşıyorduk? Sanal ortamlarda verilen duygunun hiç bir önemi yoktur.
Psikolog Ferahim Yeşilyurt