Tüp Bebek Yönteminin Tarihsel Gelişimi

1970’li yılların sonlarında ilk kez dünyanın gündemine oturan tüp bebek ve yardımcı üreme teknikleri çocuk sahibi olmayı isteyen ancak değişik nedenler ile bu olanağa sahip olmayan milyonlarca çift için umut kapısı olmuştu.

1970’lerden bu yana aradan geçen 30 yıl içinde hem tıp alanında hem de teknolojide yaşanan baş döndürücü gelişmeler üremeye yardımcı tekniklerde de büyük ilerleme sağlanmasına yardımcı oldu. Tüp bebek yöntemi ilk başlarda sadece tüpleri tıkalı olduğu için doğal yolla çocuk sahibi olamayan kadınlar için bir tedavi yöntemi olarak geliştirilmişti. Dışarıdan verilen ilaçlar ile yumurtalıkları uyarılan kadınların yumurta hücreleri laparoskopi adı verilen basit bir ameliyat ile vücut dışına alınıyor ve daha sonra laboratuar ortamında eşinin spermleri ile bir arada bırakılarak yumurtanın döllenmesi bekleniyordu. Döllenmiş yumurtalar embryo halini alınca kadının rahmi içine yerleştiriliyor ve gebelik oluşması bekleniyordu.

Teknik kısa zamanda tüm dünyada büyük yankı buldu ve hemen her ülkede tüp bebek merkezleri birbiri ardına açılmaya başladı. Bu yeni teknoloji oldukça büyük yatırım gerektiriyordu ve hastalar açısından maliyeti oldukça yüksekti. Dünyada açılan yüzlerce merkezde değişik araştırmalar yapılmaya başlandı ve teknik giderek gelişmeye başladı. Embryoların dondurulması ve saklanabilmesi ile transfer edilen embryoların dışında arta kalanların sonra da kullanılması gündeme geldi. Bugün embryo dondurulması ve çözülmesi ile neredeyse taze embryo transferlerine yakın gebelik oranları elde edilmektedir. 1990’lı yılların başına ulaşıldığında kadından alınan yumurta hücresi içine mikroskop altında erkeğin tek bir sperminin enjekte edilmesi ile de döllenme sağlanabildiği ve embryo oluştuğu bulundu. Bu gelişme üreme sağlığı konusunda yeni bir devrin başlangıcıydı. Mikroenjeksiyon adı verilen bu teknik ile artık çok düşük sperm sayısına sahip erkeklerin de çocuk sahibi olabilmelerinin yolu açılmıştı. Öte yandan menisinde hiç sperm hücresi bulunmayan erkeklerin ise çocuk sahibi olmaları olanaksızdı. Bu sorunun aşılması da çok zaman almadı. Menisinde hiç sperm olmayan erkeklerin testislerinden ameliyat yolu ile sperm bulunması ve bu spermler ile de mikroenjeksiyon yapılmasının geliştirilmesi bir insanın bir hayalinin daha gerçekleştiği anlamına geliyordu.

Bu gelişmelerden sonra üreme sağlığı konusunda uzunca bir süre yeni bir gelişme olmadı. Maliyetler giderek ucuzlamaya başlamış ve teknikler herkesin kolay ulaşabileceği bir hal almıştı. Ancak birbiri ardına açılan tüp bebek merkezleri kontrolsüz bir şekilde tüp bebek tedavisi uyguluyor ve bu tedavilerin en büyük istenmeyen etkisi olan çoğul gebelikler de gün geçtikçe artıyordu. İkiz üçüz hatta dördüz ve beşiz gebelikler yazılı ve görsel basında sıkça yer buluyor hatta çoğu zaman bu tür durumlar riskli gebelikler olmasına rağmen halka sempatik gibi gösteriliyordu. Gelişmiş ülkelerin pek çoğunda artık tüp bebek yöntemleri merkezi ajanslar veya dernekler tarafından kontrol edilmekte ve devlet tarafından da uygulamalar denetlenmektedir.

Tüp Bebek Yönteminin Bugünkü Durumu

Prof. Dr. Bülent Tıraş

Total
0
Shares
Related Posts
Total
0
Share