Diyabetik retinopati,diyabetin gözün ağ tabakasını (retina) tutan uzun dönem organ bozukluklarından birisidir.
Ağ tabaka,göz küresinin en içteki tabakasıdır. Görmenin gerçekleşebilmesi için ağ tabakadaki görme hücrelerinin görsel olarak uyarılmasıyla beyindeki görme merkezine iletilmesi gerekir. Kısaca,ağ tabaka görme yollarının başlangıcında yer alır;burada meydana gelen değişiklikler görmemizi çeşitli derecelerde etkileyebilir.
Diyabetle ağ tabakadaki temel değişiklikler erken evrelerde kılcal damarlarda olmak üzere,damarlarda tıkanıklıklar,damar duvarlarından sızıntılar ve daha geç evrelerde ortaya çıkabilen anormal yeni damar oluşumlarıdır.
Diyabetik retinopatinin tanısı gözdibi muayenesi ile yapılır. Muayeneden önce kişinin gözüne,gözbebeğini (pupilla) genişletmek amacıyla ilaç damlatılır. Bu nedenle kullanılan çeşitli göz damlaları vardır. Bunlar genellikle 15-30 dakika içerisinde gözbebeğini,göz dibinde geniş bir alanın görülebileceği şekilde genişletirler. Göz bebeği fotoğraf makinesindeki diyafram gibidir. Karanlıkta veya loş ışıkta büyümesine karşın,aydınlıkta küçülür. İlaçlıyken gözbebeğimiz aydınlıkta küçülemeyeceğinden ışıkta gözümüz kamaşır. İlaçlıyken araba kullanmanız bu nedenle sakıncalıdır. Ancak bu etki geçicidir. Kullanılan ilaca göre bu etki bir kaç saatten,en fazla bir güne kadar sürer.
Damarlardaki bozuklukların derecesine ve tutumlu alanının genişliğine bağlı olarak diyabetik retinopatinin ağırlığı ve neden olduğu şikayetler değişir. Gözdibinde kanamalar olsa da erken evrelerde hastaların hiçbir yakınması olmayabilir. Bu nedenle şikayetleri olsun olmasın,diyabetliler en az yılda bir gözdibi muayenelerini aksatmamalıdırlar.
Diyabetik retinopati seyrinde çeşitli faktörler rol oynar.
Bunlardan en önemlileri şöyle sıralanabilir:
Diyabet süresi
Diyabet süresinin artmasıyla,diyabetik retinopati gelişme riski de artmaktadır. Yeni tanı konan Tip 1 diyabetlilerde,diyabetik retinopati sıklığı %2 iken,diyabet süresi 15 yıl olanlarda %98’e kadar yükelmektedir. Aynı oranlar Tip 2 diyabetlilerde %20 ve %70’dir. Yeni tanı konan Tip 2 diyabetlilerde,diyabetik retinopati görülme oranının %20 olması,sinsi seyrinden ötürü Tip 2 diyabetin başlangıcının tam olarak bilinememesine bağlanmaktadır.
Kan şekeri ayarı
Diyabetik retinopatinin hem ortaya çıkmasında,hem de ilerlemesinde önemli etkenlerden birisidir,hatta belki de en önemlisidir. Çeşitli araştırmalarla ispatlanmasına karşın iki çok merkezli çalışma bunu hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde göstermiştir. Bunlar Diabetes Control and Complication Trial (DCCT) ve United Kingdom Prospective Diabetes Study (UKPDS)’dir. DCCT çalışması insüline bağımlı (Tip 1) 1441 diyabetli hastayı kapsamaktadır. Bu çalışmada 10 yıl süre ile Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da yürütülmüştür. İyi kan şekeri ayarı sağlanan kişilerde,kan şekeri kötü kontrollülere nazaran organ bozukluklarının önlendiği ya da geciktirildiği,diyabetik retinopatisi olanlarda ise seyrinin yavaşladığı gösterilmiştir. Sayılarla ifade edildiğinde;kan şekeri ayarı iyi olan hastalardan,çalışma başlangıcında diyabetik retinopati gelişme riski %76,başlangıçta hafif derecede retinopatisi olanlarda belirgin retinopati gelişme riski %54,ciddi derecede retinopati gelişme riski %47 oranında azalmıştır. Benzer şekilde iyi tedavi ile böbrek hasarında (nefropati) ve sinir hasarında (nöropati) da belirgin olarak azalma saptanmıştır.
İyi kan şekeri ayarının olumlu etkisi DCCT gibi çok merkezli ve uzun süreli bir çalışma olan,5.000 civarında Tip 2 diyabetlileri kapsayan UKPDS çalışmasında da gösterilmiştir.
Hipertansiyon (Yüksek arteriyel kan basıncı)
Tek başına retina damarlarında bozukluklara,tıkanmalara neden olabilir. Diyabetli hastalarda ise diyabetik retinopatiyi olumsuz yönde etkilediği düşünülmektedir.
Gebelik
Gebelik retinopati seyrini hızlandırabildiğinden,diyabetik retinopatisi olan kadınların yakından takipleri gerekmektedir. İdeal olan planlı gebeliklerde,gebelik öncesi gözdibi muayenesi yapılmasıdır. Görmeyi tehdit edecek retinopati varlığında,laser tedavisi uygulanarak retinopati kontrol altına alınmalıdır. Plansız gebeliklerde ise ilk 3 ayda gözdibi muayenesinin mutlaka yapılması ve takibi gerekmektedir. Tabii ki kan şekeri ayarı her zaman olduğu gibi gebelik döneminde de diyabetik retinopati seyri açısından çok önemlidir.
Puberte
Pubertede de diyabetik retinopati görülme sıklığının ve seyrinin hızlandığı öne sürülmektedir. Burada diyabet süresinin artması,hormonal değişiklikler,kan şekeri ayarındaki düzensizlikler gibi çeşitli faktörler suçlanmaktadır.
DİKKAT!
- Diyabetik retinopati gelişmiş ülkelerde 20-74 yaş arası popülasyonda önde gelen körlük nedenleri arasındadır. Ancak bu önlenebilir bir körlük nedenidir.
- Diyabetlilerde yaşam kalitesini etkileybilecek görme azalması,erken tanı ve zamanında tedavi ile engellenebilir. Bu nedenle Tip 2 diyabetlilerde diyabet tanısı konduğu andan itibaren gözdibi muayenesi yapılmalıdır. Tip 1 diyabette ise,10 yaşın altındakilere diyabetik retinopati açısından gözdibi muayenesi şart değildir,ancak 10 yaşın üstündekilerle diyabet tanısını takiben en geç 3-5 yıl içinde gözdibi muayenesi gerekmektedir. Diyabetik retinopati saptanmayan kişilerde muayenin yılda bir kez tekrarlanması yeterlidir. Gözdibinde retinopati saptananlar ise durumuna göre daha sık aralıklarla takip edilmelidir.
- Diyabetik retinopati tek başına bir göz hastalığı değildir. Vücutta kanlanması olan her organı tutabilen sistemik bir hastalığın gözdeki bulgusudur. Bu nedenle seyrinde diyabetlinin kan şekeri kontrolü çok önemlidir. Kan şekeri ayarı iyi olmayan bir hastada yalnızca gözdibi takibi veya laser tedavisini gerektirecek evreye geldiğinde tek başına bu tedavi fayda sağlamaz.
Sonuç olarak,diyabet ve retinopatiyi ayrı ayrı ele almak yerine,ikisini bir bütünün parçaları olarak düşünmek ve soruna yaklaşmak hem hasta hem de hekim açısından daha faydalı ve yüz güldürücü olacaktır.
Sağlık Editörü