Ancak cinsel tedavi merkezlerine başvuru nedenleri arasında en üst sırada vajinusmus yer alıyor.Kadınlarda vajina girişindeki kasların psikolojik nedenlerle kasılması sonucu cinsel birleşmenin gerçekleşememesi ile seyreden “vajinismus”evlilik yaşamını ciddi biçimde tehdit ediyor ve bu nedenle de tedaviyi çabuklaştırıyor.
Aslında toplumumuzda kadınlarda cinsel istek azlığı,orgazm güçlüğü ya da cinsel doyumsuzluk gibi yakınmalar,vajinismusa oranla daha sık görülüyor. Vajinismusun en sık başvuru nedeni olmasının kaynağında ise çiftin çocuk sahibi olma arzusu yatıyor.
Fizyolojik hastalık var mı?
Cinsel yaşam öyküsünün ve sorunun detaylı olarak ele alınmasının ardından,kişinin herhangi bir sağlık problemi olup olmadığı tespit ediliyor. Çünkü,fiziksel sorunlar da cinsel yaşamda sorunların oluşmasına yol açabiliyor. Bu noktada kadınlar için jinekologlar,erkekler içinse ürologlar devreye giriyor. Örneğin,eğer hormonlarda bir dengesizlik varsa,bu sorun giderilmeye çalışılıyor. Herhangi bir hastalık nedeniyle kullanılan ilaçlar da cinsel yaşamı olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biri. Bu nedenle,kişinin herhangi bir ilaç kullanıp kullanmadığı da tespit ediliyor. Yaşam öyküsünün alınması,kişilik testleri ve fiziksel muayenenin ardından cinsel terapiye başlanıyor.
Cinsel mitlere ambargo!
Günümüz insanının,eğitimli olsa da,cinsellikle ilgili yanlış inanışları ve değer yargıları yüzünden cinsel deneyimsizliği maalesef had safhada. Bunlardan en yaygın bilineni ise “Erkeklerin her zaman cinsel birleşmeye hazır oldukları. Eşleri her dokunduğunda ereksiyon olamıyorlarsa,fiziksel bir sorunyaşadıkları.”İşte,bunun gibi yanlış inanış yüzünden ereksiyonda en ufak bir sorunla karşılaşan erkek büyük bir tepki gösteriyor ve bu reaksiyon da sıklıkla “performans anksiyetesi”gibi cinsel işlev bozukluğunun oluşmasına yol açıyor. Cinsel mitler hiç kuşkusuz ki kadınları da etkisi altına alıyor. Dolayısıyla cinsel terapide öncelikle bu yanlışların düzeltilmesi ve doğru bilgilerin aktarılması hedefleniyor.
Doç. Dr. Cem İncesu