Kalp Ameliyatı Sonrası Kanamalar Genlere Bağlı
Duke University Medical Center araştırmacıları kan damarlarında pıhtılaşma ve kasılmayı kontrol eden genlerde belirli farklar bulunmasının hekimlerin kalp ameliyatı sonrasında kanama riskini belirlemelerinde yardımcı olabileceğini ileri sürdüler. Araştırmacılar,ameliyat sonrası kanamaların hastanın ölümüne bile sebep olabilecek kadar ciddi başka tıbbi sorunlara neden olması açısından önemli bir konu olduğunu bildiriyorlar.
Duke anestezisti Ian Welsby,M.D. konuyla ilgili daha detaylı çalışmalar yapılması gerektiğini,gözlemlerinin onaylanması durumunda kalp ameliyatı hastalarının ameliyat öncesi değerlendirilmelerinde genetik araştırmanın önemli bir rol oynayabileceğini söylüyor.
Şu anda hekimler risk tahminlerini hastanın kilosu,boyutları ve kan sayımı ile ameliyatla ilgili olarak kaç damara bypass yapılacağı,arteroskleroz derecesi,kalp-akciğer makinesinin kullanılması gibi konuları göz önünde bulundurarak belirliyorlar. Fakat Welsby bu faktörlerin risk belirlemede yeterli olmadığını bildiriyor.
Dolaşım sisteminde kanama ya da pıhtılaşmayı üç faktör kontrol eder;kan damarı daralması,trombosit aktivasyonu,kandaki pıhtılaşma faktörlerinin aktivitesi. Bunlardan herhangi birinin anormal durumu aşırı kanamaya ya da pıhtılaşmaya neden olur. Daha önce yapılan çalışmalar sadece bir polimorfizmi dikkate alarak yapılmış fakat Duke takımı ameliyat sonrası kanamada birçok genin ve bunların birbirleriyle ilişkilerinin etkili olabileceğini savunuyor.
Yapılan Çalışmada;
780 hastanın ameliyat sonrası kanama miktarlarıyla bu hastaların genetik yapıları 13 gen ve bu genlerde kanın pıhtılaşmasında etkili olduğu düşünülen 19 polimorfizm açısından karşılaştırıldı. Welsby yapılan genetik analizin trombosit yüzey reseptörleri,koagülasyon proteinleri ve angiotensin dönüştürücü enzimlerle (ACE) ilgili 7 polimorfizmin kalp ameliyatı sonrası artan kanama ile yakından ilişkili olduğunu ortaya çıkardığını açıklıyor. Bu genetik faktörlerin hastanın klinik özelliklerinden tamamen bağımsız olduğunu belki de bu nedenle hastalar arası bu kadar çok farklılık gözlemlendiğini ekliyor.
Kaynak:
www.acibademgenetik.com
Sağlık Editörü